Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin uzun zamandır yürüttüğü ‘’Tigris Diyalogları” toplantılarına bu kez Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan konuk oldu. Geçmiş dönemlerde yüz yüze yapılan toplantılar pandemi nedeniyle sanal ortamda gerçekleştirildi. Daha önce Selahattin Demirtaş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ekmeleddin İhsanoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın, sivil toplum örgütü temsilcileri, siyasetçiler, gazeteciler ve aktivistlerle bir araya geldiği ‘Tigris Diyalogları’nın 2021’deki ilk konuğa Babacan oldu.
Babacan, Diyarbakır başta olmak üzere bölgenin sivil toplum kuruluşları temsilcileri, insan hakları savunucuları, gazeteciler, akademisyenler ve iş insanlarıyla buluştu. 100’e yakın katılımcının hazır bulunduğu toplantıda, Kürt sorunu, özgürlükler, eşit vatandaşlık, eğitim, ekonomi, dış politika bölge sorunları, ihtiyaçları, sosyopolitik duruşu ile DEVA Partisi’nin bu sorunlara yaklaşımı ve çözüm önerileri tartışıldı.
Toplantının Satır Başları
Moderatörlüğünü DİTAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Av. Sedat Yurtdaş’ın yaptığı toplantı, DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Vural’ın açılış konuşmasıyla başladı. Vural, Türkiye’nin siyasal ve sosyal gündeminin çok ağır olduğunu belirterek Kürtlere yönelik baskıcı ve yok sayan bir anlayışın hâkim görüş haline geldiğini belirtti. Vural, mevcut anayasadan daha yasakçı ve baskıcı bir metnin ortaya çıkabileceğine dikkat çekerek ‘Yeni anayasa tartışmalarının bizlere ne getireceğini bilmiyoruz’ dedi.
Daha sonra söz alan Babacan, sözlerine, toplantıya beraber katıldığı partilileri tanıtarak başladı. DEVA Partisinin henüz 1 yılını doldurmamış yeni bir parti olduğunu ifade eden Babacan, 43 ilde il kongrelerini yaptıklarını, büyük kongrelerini tamamladıklarını ve seçimlere katılabilmek için gerekli olan teşkilatlanmada yasal eşiği geçtiklerini söyledi.
“Türkiye Her Alanda Ciddi Krizler Yaşıyor”
Babacan; Türkiye’nin her alanda ciddi krizler yaşadığını savunarak, ülkede iyiye giden tek alanın olmadığını ifade etti. Babacan, sözlerine şöyle devam etti: “Vatandaş, Türkiye’de kötüye giden alanlar kendisine sorulduğunda ilk sıraya ekonomiyi koyuyor. Gençler, ha kezâ, işsizlik diyor ama aynı zamanda özgürlüklerden, adaletten, fırsat eşitliğinden, sosyal adaletsizlikten bahsediyorlar. Gençler gelecekten kaygı duyuyor. Ülkenin genelinde karamsarlık var. İfade özgürlüğünün olmayışından ötürü insanlarımız rahatça konuşup dile getiremiyor. Yapılan kamuoyu yoklamaları bizlere fikir veriyor ama yeterli değil. Halkın yarısı geleceğin daha kötü olacağını varsayıyor. Biz bu problemlerin geldiğini, artacağını birkaç sene önceden gördük, tespit ettik. Sorunların mevcut yapıyla çözülmesinin çok zor olduğunu da gördük. Çözümü yeni bir siyasi parti kurmakta bulduk. Çözümün meşru ve güçlü yönteminin demokratik siyaset olduğunu söyledik. Toplumumuz yepyeni bir siyaset anlayışıyla ve değer kümesiyle hareket etmeye hazır. Vatandaşın yeniden ümitvar olacağı projeleri, fikirleri ortaya koyacağız.”
“Çözüme Nereden Başlayacağız?”
Babacan, dile getirdiği sorunlarla ilgili bazı çözüm önerilerini de şöyle dile getirdi; “Çok kolay çözülecek alanlar var. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü… Siyasi iktidarın duruş meselesidir. ‘Artık özgürsünüz. Eleştirilerinizden ötürü başınız yanmayacak bundan sonra.’ 60 saniyede ifade edilecek bir duruş, ülkedeki iklimi anında değiştirecektir. ‘Anayasanın, vicdanınızın gereğini yapın’ dediğimizde yargı sorunu çözülmüş olacaktır. Ekonominin çözülmesi de özgürlüklerden, hukukun üstünlüğü ilkesinin tesisinden geçiyor. Çoğulcu, katılımcı demokrasiden geçiyor. Bunlar olmadan çözüm mümkün değil. Hukuki güvenliğin olmadığı bir ülkede uzun, kalıcı yatırımcı olmaz. Yeni iş sahaları açılmaz. Hükümette 13 yıl görev aldım, 11 yıl ekonominin başındaydım. Söyleyebileceğim tek şey; güven, güven, güven… Aynı zamanda topyekün bir iktidar ve yönetim değişikliği olmadan çözüm olamaz.
Bütün güç tek elde toplandı, meclisin ve yargının denetim özelliği yok oldu. Denge-kontrol mekanizması ortadan kaldırıldı. Hal böyleyken sistem değişikliği de tek başına yetmez; topyekün bir iktidar değişikliği lazım. “
“Bölgesel Sorunlarımız Göz Ardı Edilemez”
Vatandaşlar arasında ciddi ayrımlar olduğunu söyleyen Babacan, ”Bölgesel sorunlarımız göz ardı edilemez. Vatandaşlarımız arasında ciddi ayrımlar var. Bazı toplum kesimlerine yönelik ayrıştırma, kutuplaştırma, ötekileştirme siyaseti var. Düşman ilân edilerek, terörist ilân edilerek baskılanıyor. Vatandaşlarımız eşit haklara sahiptir; bunu tanıyoruz, elimizden geleni yapacağımızı taahhüt ediyoruz. İnsan olmaktan doğan her hakkın teslimi olmazsa olmazdır. Kültür, dil zenginliği korunmalı, geliştirilmeli. Yönetenlerin boyun borcudur bu. Eşit vatandaşlık ilkesi bizim için önemlidir. Türkiye’nin yarınlarını bu ilkede görüyoruz. 500 kişilik bir toplum kesiminin dahi özgürlüklerinin, haklarının tanındığı ve bu hakların oylamaya sunulmadığı bir ülke hayal ediyoruz” diye konuştu.
“Coğrafya Kader Ama Savaş Değildir”
Türkiye’nin dış politikasını da eleştiren Babacan, şöyle devam etti;” Yan yana durup destek alabildiğimiz ülke kalmamış durumda. Uluslararası haklarını bile bu yalnızlıktan ötürü kullanamaz hale gelmiştir Türkiye. Komşularla sorun ekonomiye de zarar veriyor. Komşularla ilişkimiz öyle bir noktaya gelmeli ki doğal bir öncü rolümüzle birlikte sınırlarımızı anlamsızlaştıran bir konuma çıkalım. Bunun için de insan odaklı bir bakışla barışın, huzurun ve refahın tesis edilmesi gerekir. Coğrafya kader ama savaş, istikrarsızlık, yoksulluk kader değildir. Suriye başta olmak üzere bölgede yaşayan bütün Kürtlerin kendi ülkelerinde eşit vatandaş olmalarını, çoğulcu bir demokrasiyle kendilerini temsil etmelerini önemsiyoruz.”
“Çözüm Sürecinin Özü Doğru Değildi”
Babacan’ın gündeminde çözüm süreci de vardı. Sürecin özünün doğru olmadığını savunan Babacan, ; ”Çözüm sürecinin özü çok da doğru değildi. Örgütün içinde yer aldığı bir müzakere vardı. Al-ver süreci oldu örgütle. Kendi vatandaşlarımızın insan olmaktan doğan tüm hakları ana sütü gibi helaldir. Olduğu gibi tanınır. Terör örgütüyle bir mücadele yürütülecekse çok kapsamlı bir mekanizmayla yapılmalıdır. Temel haklarla ilgili ciddi sorunlar var. Çok kolaylıkla çözülebilecek konular. Devletin bu hakları pazarlık konusu haline getirmesi kabul edilemez. Anadili konusunda, mesela, perspektifimiz var parti programımızda. Anadil değil, anadili diyoruz. Analarımızın konuştuğu dil olarak anlıyoruz. Mesele anadiliyse öğrenilmesi, yaşatılması ve geliştirilmesi en temel haktır. Anadilinde eğitim için dört başı mamur bir plânımız yok. Toplumsal mutabakat arayarak yapılacak bir iş bu. Sadece Kürt vatandaşlar için değil; Türkiye’de yaşayan herkes için… Yanlış anlaşılmalara mahal vermeyecek bir yol bulunmalı. Gerekli çalışmalar yapılmadığında çatışma ortamı yaratılabilir. Fikir çatışmasından bahsediyorum. Kürt sorunu, parti programımızı hazırlarken 1 numaralı konuydu bizim için. Her bir vatandaşımız kendini birinci sınıf vatandaş hissetmeli. Hiçbir hâl ve şartta ötekileşmediğini, fırsat eşitliğine sahip olduğunu hissetmelidir. Nihai perspektifimiz budur” dedi.
Babacan, ‘Kürtçe resmi dil olur mu?’ sorusuna cevaben, “Net bir şekilde ifade edeyim; şu anda parti gündemimizde böyle bir şey yok” dedi.
“Tutuklu Yargılanmaya Karşıyız”
Babacan, Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğu ile ilgili soruya ise tutuklu yargılanmaya karşı olduklarını yanıtını verdi. Babacan; “Prensip olarak tutuklu yargılanmaya karşıyız. Esas olan tutuksuz yargılanma olmalıdır. Tutuklu yargılanma da cezalandırmadır. Yargı işleyene kadar ceza görüyorlar. Türkiye’de tutuklu/hükümlü oranı çok yüksek. Beraat eden kişiler hakkında yeni yeni dosyalar üretiliyor. Yargı siyasi etkiden arındırılmalı. Arındırıldıktan sonra bile yargı mensupları liyakatle alınmadıkları için bağımsız yargının tarafsız çalışması için bir reform lazım. İşe alım süreci, performans ölçümü ve meslek içi eğitim çok önemlidir” şeklinde konuştu.
“Öcalan Üzerinden Mesaj Verdirme Kaygısını Gördük”
Abdullah Öcalan’nın yakınları ve avukatlarıyla görüştürülmemesine ilişkin bir soru üzerine Babacan, hükümetin işine geldiği gibi davrandığını söyledi. Babacan, “Belli bir ilke, kurallar silsilesiyle ele alınmış bir konu değil bu. Hükümet hep işine geldiği gibi davrandı. Yerel seçimlerde Öcalan üzerinden mesaj verdirme kaygısını da gördük, uzun süreli kısıtlamaları da gördük. Kurallı, ilkeli bir tutum yaratılmalı” dedi. Yaklaşık 3.5 saat süren toplantı DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Vural’ın kapanış konuşmasıyla son buldu.