İSTANBUL —
Diyarbakır’daki Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin Kürt sorununa çözüm arayışları kapsamındaki toplantılarının sonuncusu İstanbul’da düzenlendi. Toplantıda en dikkat çeken görüşler, Türkiye’nin kendi Kürt sorununu çözmek için Suriye politikasını değiştirmesi ve çözüm sürecinde üçüncü bir tarafın devreye sokulması önerileri oldu.
DİTAM tarafından hayata geçirilen Toplumsal Barış Ağı Projesi kapsamında, daha önce Güneydoğu’daki illerde düzenlenen toplantıların sonuncusu İstanbul’da düzenlendi. Toplantıya Kürt sorunu konusunda uzman akademisyen, yazar, gazeteci, siyasetçi ve aktivistler katıldı.
Toplantıya katılan isimlerden eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen, sorunun çözümü için diyalog çabalarının önemine değinerek, Kürt siyasetçilerin serbest bırakılmasının önemine vurgu yaptı. Selcen’in dikkat çektiği diğer konular ise sorunun Suriye boyutu oldu. Türkiye’deki çözümün Suriye’den başlaması önerisinde bulunan Selcen, sürece üçüncü bir tarafın dahil edilmesi çağrısı yaptı. Selcen, “Suriye’de denetim altında tuttuğu alan Kandil için kıymetli ve değerlidir. Bunun bizde sekteye uğrayan ve geri dönmeyen sürece etkisi de aşikar. Eğer Ankara’da görev yapıyor olsaydım şu öneriyi getirdim; dinlenir ya da dinlenmez bilmezdim ama sırayı değiştirirdim önce Suriye’den başlardım, mesele sizin için Suriye midir?, Şu kadar sınır mı var?, bütün kapıları açardım. Bugüne kadar Suriye’den Türkiye’ye, somut bir tehdit gerçekleşmediğini de bilerek, bu kapıları açarız. Size silah yardımı yapacak değiliz, kaçırırsanız yakalarsak bu iş durur. Ama yapı malzemelerinden tıbbi malzemeye her şey girip çıkabilir. Yaralılar gelebilir. Bunun karşılığında sizler Kandil’e söylersiniz. Bir sürecin başlayabileceğini sizler söylersiniz. Bunun da bir üçüncü gözetim, kefil, garantör gibi bir şeyler olması gerekir. Bu da, Oslo süreci gibi değil, adını koymak gerekir. Bu da, Amerika olacaktır onu da Ankara kesinlikle kabul etmeyeceğinden Bunu usulünce bu işe yedirmek gerekecektir” dedi.
Kürdistan Sosyalist Partisi PM üyesi Bayram Bozyel de Suriye’ye dikkat çekti. Bozyel, Kürt sorunun sadece Türkiye’nin sorunu olmadığını belirterek, “Şu anda Türkiye, Suriye’ye ve Suriye’de daha çok Kürt bölgesine odaklanmıştır yazık ki. Türkiye Irak Kürdistanı’nda yaptığı yanlışları, Suriye Kürdistan’ında yapıyor. Türkiye, günün sonunda Irak Kürtleri ile tokalaşmak zorunda kaldı. İnanıyorum ki, Türkiye, günün sonunda Suriye Kürtleri ile tokalaşmak ve diyaloğa geçmek zorunda. Bunu bizim Türkiye’ye Türkiye’yi yönetenlere hatırlatmamız lazım. Ülkenin üç tarafının denizlerle çevrili olduğu söyleniyor ama aslında Kürtlerle çevrilidir dolayısıyla Kürtlerle barışmadan adım atması, huzura kavuşması, barışa kavuşması mümkün görünmüyor. Kürt sorunun çözümünde en fazla faydalanacak ülkelerin başında Türkiye geliyor. Kürt sorunun, Ortadoğu’da çözümünden en çok faydalanacak en çok yarar sağlayacak ülkelerin başında Türkiye geliyor” diye konuştu.
Politik Analist Metin Gürcan da Suriye’ye dikkat çekenlerden.Gürcan, “Rakka operasyonu sonrası ya da IŞİD sonrası dönemde bir şekilde Amerika ve Rusya’nın insafına bıraktığımız bu çatışma, AB süreci, ikisinin aradan çekilmesi ya da kendi çıkarları için manipüle etmesi sebebiyle çok ciddi bir tokuşma yaşanabilir. Bu tokuşma anında olayın yakından takip edilmesi gerekir. Bilimsel yaklaşımlarla yorumlamanın yapılması da sürecin yakından takip edildiğinin hissettirilmesi lazım. Çatışmanın ilk önce bir şekilde indirilmesi, müteakiben soğutulması sonrada gündem dışına çıkarılması, bundan bahsediyorum. Hendek barikat sürecinde biz gördük ki, hem askeri teknoloji bakımından hem de ulaşmış oldukları imkân ve kabiliyetler açısından çatışmanın tarafları çatışmayı gerginliği yükseltebilecek argümanlara, mekanizmaları, yöntemleri var ama istendiği zaman indirecek mekanizmaları yok. Yeni dönemdeki çatışmaları, ne yazık ki görüyoruz, şehirlere kayıyor. Ekonomik hem sosyal maliyetleri çok yüksek. En büyük korkum, Rakka sonrası süreçte. Orada YPG de çok ciddi konvansiyonel yetenekler kazandı. Buradaki çatışmanın Türkiye’ye sıçraması ve bu çatışmanın yönetilebilmesi için bir farkındalık ve sivil toplumun bu süreci yakından takip etmesi, önümüzdeki bir, bir buçuk senenin en hayati konusudur” dedi.
Gazeteci Yazar Oral Çalışlar, meselenin Türkiye’nin içinde mi dışında mı çözüleceğine karar verilmesi gerektiğini söyledi. Çalışlar, “Kürtlerin net bir karar alması lazım, Türkiye’nin içinde mi çözecekler? Türkiye’nin içinde çözülmeli. Uluslararası açıdan oldukça elverişli bir dönem yaşıyoruz. Amerika ve Rusya’nın PYD’yi meşru bir güç olarak kabul eden stratejisi, Türkiye’yi içeride uzlaşmaya-şu anda koşullar çok kötü-, yönlendirebilir yeniden bir imkân doğurabilir. Çok kötü günler geçiriyoruz. Ama bu kötü günleri, stratejik bir anlamda iyi günlere dönüştürülebilir. Türkiye’nin içinde ve Türk’üyle birlikte bu çözüm için hala umut var mı yoksa bu umut bitti ve bunu uluslararası güçlerle mi çözebiliriz? Burada bir karar vermek gerekiyor. Türkiye çözüm süreci ile birlikte çok önemli imkanlar elde etti. Önemli imkanları büyük ölçüde kaybetmiş olmamıza rağmen hepsi bir deftere yazılıyor bunlar yeniden imkan olarak ortaya çıkarılabilir” şeklinde konuştu.
İnsan Hakları aktivisti Ömer Faruk Gergelioğlu ise Türkiye’nin Kürt sorununu çözmekten başka yolu olmadığını savundu. Gergerlioğlu, “Kürtler zaten barış istiyor ”dedi. Akademisyen Metin Yeğen ise HDP dışındaki kesimlerin meseleyi sahiplenmesinin önemine vurgu yaparak, CHP çevresinin de ikna edilmesi önerisi yaptı.
KAYNAK: https://www.amerikaninsesi.com/a/turkiye-nin-kurt-sorununda-cozum-suriye-de-mi/3887205.html