DİTAM, Tigris Diyalogları kapsamında “Kürtler Ne Yapmalı” başlıklı toplantı gerçekleştirdi

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), Tigris Diyalogları kapsamında 8 Temmuz 2023 tarihinde Diyarbakır’da ‘Kürtler Ne Yapmalı’ başlıklı bir toplantı düzenledi. Toplantıda, Kürt meselesi ve geleceği, Kürtlerin siyasal ve sosyolojik dönüşümü, uluslararası gelişmeler bağlamında Kürtlerin durumu gibi konu başlıklarında tartışmalar yürütüldü.

5 ayrı oturum şeklinde yapılan toplantıya, Türkiye ve bölgedeki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyen, yazar, hukukçu, hak savunucusu, araştırmacılar, gazeteciler ve DİTAM üyeleri ile yanı sırada çok sayıda kişi katıldı.

Mesut Azizoğlu: ‘Kürt meselesinin gelecekte neye dönüşeceğini de konuşmak gerekiyor.’

Toplantının açılış konuşmasını DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Azizoğlu yaptı ve açılış konuşmasında özetle şu noktalara vurgu yaptı: “Seçimlerin ardından siyasette, özellikle de muhalefette iç tartışmalar başladı, Kürtler açısından da Kürt siyasetini de kapsayan genel bir tartışma başladı. Kürtler ve Kürt siyaseti, Haziran 2015 seçimlerindeki belirleyici rolünden, bugün uzak durularak seçim kazanılan bir duruma geldi. Kürt siyasetinin Türkiye toplumu ile neredeyse bağının kesildi ve ötekileştirme üzerinden seçim kazanma bir yöntem olarak kullanıldı. Bu gelişmelerden kaynaklı Türkiye’de milliyetçilik ve sağ, değişen sosyoloji ve uluslararası ilişkilerin Kürt sorununa gelecekteki etkileri gibi başlıklar gündeme geldi. Bunlardan hareketle bugünkü toplantının başlığını ‘Kürtler ne yapmalı’ diye belirlerken, sadece seçim sonuçlarının konuşulduğu güncel bir tartışma değil, 100 yıllık cumhuriyet döneminin ardından Kürt meselesinin bugünkü mevcut durumunun gelecekte neye dönüşeceğini de konuşmak gerekir diye düşündük”

Tanıl Bora: ‘Kürtlerin siyasette belirleyici olmasına karşı bir reaksiyon ve hınç var.’

Moderatörlüğünü DİTAM Başkan Yardımcısı Sedat Yurtdaş’ın yaptığı I. oturumda Araştırmacı-Yazar Tanıl Bora, “Türk Sağı, Türkiye’de Milliyetçilik ve Kürtler” başlığında bir sunum yaptı.

Tanıl Bora sunumunda özetle şu belirlemelerde bulundu: “Türkler ne istiyor? ve Türk milliyetçiliğinin Kürt sorununa ve Kürtlere nasıl baktığını anlatacağım. Kürtlerin, 2015 yılından itibaren Türklerin ‘Millet-i Hakime’ pozisyonunu sarsacak şekilde siyasi sahnede özne ve belirleyici olmasının Türk milliyetçilerinde büyük bir ‘hınç’ ve muazzam bir reaksiyon ortaya çıkardı. Mayıs 2023 seçimlerinde Kürtlerin seçimlerdeki kilit rolünün değişmesi ve bunun yerine Türk milliyetçiliğinin müzakere edilen ve razı edilen bir özne olarak görülmesi milliyetçilerde büyük bir ‘zafer’ duygusu yarattı. Türkiye’de Kürt kimliğinin inkarı geri dönülmez şekilde geride kaldı. Bugün en uç ve radikal noktada olan milliyetçiler bile Kürt kimliğini tanıyan, onun varlığını kabul eden bir noktadadır. Türkiye’deki milliyetçiliği; ülkücü milliyetçi, muhafazakâr milliyetçi ve düşünsel bir girişim olmayan ancak duygular ve nefret söylemi üzerinden milliyetçilik yapanlar olarak 3 ayrı başlıkta kategorize edebiliriz. Ülkücü, milliyetçi ideologlar, Kürtleri bir millet görüp, dilini, kültürünü kabul eder ancak Kürtlerin milliyetçiliğini ‘etnik milliyetçilik’ olarak tanımlar. Muhafazakâr milliyetçi kesim ise ümmet kardeşliğinden öte Kürtleri ‘Türk’ün Kürt’ü’ olarak gören bir bakış açısına sahiptirler. Kürtlerin; Türklerin himayesi, idaresi ve yönlendiriciliği altında iyi bir yerde olacaklarını düşünürler. Kürtlere yönelik üçüncü yaklaşımı, ‘Kürtler vardır ve kötüdür’ diye özetlenecek bir tutumu bir düşünsel girişim olarak tanımlayamıyorum.

Cuma Çiçek: ‘Kürt siyasetinin yeni bir sürece ve siyasi tahayyül inşasına ihtiyacı var’

Moderatörlüğünü DİTAM Başkanı Yardımcısı Meral Özdemir’in yaptığı II. Oturumda Akademisyen Cuma Çiçek; “2015’ten 2023’e, 8 Yılın Ardından Kürt Siyasetinde Mevcut Durum ve Nedenleri; Yeni Dönem Politikaları ve Beklentiler” üzerine bir konuşma yaptı.

Çiçek, sunumunda Kürt siyasetiyle ilgili yaptığı belirlemeleri şu şekilde oldu: “Türkiye’de geçmişi 2007 yılına kadar giden bir devlet krizi var. Bu krizin bir çok nedeni ve aktörleri var. Kürt sorununun tarihsel seyrine bakıldığında Ankara’daki rejim inşası için kullanışlı bir araç olarak kullanıldığını belirtilebilir. Kürtlerin seçimlerde yaşadığı kayıpların 3 nedeni var. Bunlar, Kürt sokağında siyasal dönüşüme, sahadaki aktörlere olan umut ve güven kaybı, kayyumlar, Kürt sivil sahasının daraltılması ile Kürt sokağının mobilizasyonu mümkün kılan kurumsal ağların çökmesidir. Kürt siyasetinin yaşadığı bu kayıplar karşısında yeni bir sürece, siyasi özne ve tahayyül inşasına ihtiyacı var. Bu siyasi öznelliğinin ana adresi HDP’dir. HDP Kürt meselesinin çözümüne dair daha somut ve spesifik çözüm önerilerinin olması gerekir.  Kürt sokağında yaşanan tıkanıklık, kayıplar karşısında Kürt siyasetinin yapması gereken meydan okuma alanları var.”

Bülent Küçük: ‘Kürtler, hem kolonyal hem post kolonyal bağlamı gözeterek bir siyaset yapmak zorunda’

Moderatörlüğünü DİTAM Başkanı Yardımcısı Ahmet Özmen’in yaptığı III. Oturumunda Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Küçük “Değişen Türkiye ve Kürt Sosyolojisinin Önümüzdeki On Yıllarda Kürt Meselesine Etkileri, Kürtlerin Gelecek Perspektifi” başlığında bir sunum yaptı.

Küçük, sunumunda özetle şu noktalara vurgu yaptı: “Sosyologlar, Kürt coğrafyasında yaşanan toplumsal dönüşüm ve farklılaşmadan haberdar değiller. HDP’nin veya ana akım Kürt siyasetinin gözetmesi gereken noktalardan bir tanesi de bölgedeki sosyolojik dönüşüm ile siyasal tercih arasındaki bağı yakalamaktır. Küçük, her ideolojide olduğu gibi Sol da işçi sınıfı evrenselliği veya emek evrenselliği üzerinden toplumsal çeşitliliğini ve eşitliğini inkar ediyor. Kürt siyaseti veya Kürtler yapısal bir paradoks ile karşı karşıya kaldıkları açıktır. Kürtler, inkar edildikleri için değersiz görülüyor. Piyasada ucuz iş gücü olabilmelerini sağlayan da bu inkardır. Kürtlerin karşı karşıya kaldığı paradoks, Doğu ile Batı arasında yarılma diyebileceğimiz aslında kolonyal, postkolonyal şartları bir arada yaşayan Kürtlük durumu söz konusudur.  Kürtler, hem kolonyal hem post kolonyal bağlamı gözeterek bir siyaset yapmak zorunda ve bu bir yapısal bir problemidir. Türkiyelileşme, Kürt siyasetinin içinde olduğunu söylediği yapısal kriz bağlamında değerlendiriyorum. Türkiye’nin batısı Kürt meselesiyle nasıl bağ kuracak, Türkiye’de demokratik bir yaşamın çerçevesi nasıl olacak? Türkiye’de Kürt meselesinden ziyade bir Türk meselesi var.”

Çarkoğlu: Kürt seçmenin demokrasinin işleyişindeki memnuniyetsizliği giderek artıyor

Moderatörlüğünü DİTAM Yönetim Kurulu Üyesi Dilan Kaya’nın yaptığı “2023 Seçimleri ve Seçmen Davranışları” başlıklı IV. Oturumda Koç Üniversitesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu sunum yaptı.

Çarkoğlu, sunumda “Kürtler neyi tercih ediyorlar?” sorusu çerçevesinde belirlemelerde bulundu: “İnsanların neyi tercih ettiğini bilmek onların nereye doğru gideceklerini konusunda yapılacak ölçüm ve kavramsallaştırmaları daha rahat görmelerini sağlar. Kendime bugünkü sunum için sorduğum başlıca soru: Biz Kürtleri ne kadar tanıyoruz?  Biz, temel bir takım soruların cevaplarını bilmiyoruz aslında. Yani Batı’da yaşayan Kürtler ile burada yaşayan Kürtler arasında nasıl farklar var? Kır Kürtleri ile kent Kürtleri arasındaki farklılıklar çok büyük mü? Hangi tercihlerde bu farklılıklar öne çıkıyor? sorularına ampirik veriler üzerinden okumaya yapmaya çalışacağım. Sunumda son 20 yılda yapılan seçimlerde oy kullanan seçmenlerin davranışlarını belirleme amaçlı ‘2002-2023 Türkiye Seçim Araştırması’ çalışmasının bulgularında önemli veriler var. Türkiye’de yüzde 15-18 arasında değişin bir oranda değişin bir Kürt seçmen kitlesi var. Türkiye’de demokrasinin işleyişinden memnun olmayanlar, Kürtçe konuşan seçmende daha fazladır. Kürtlerin demokrasinin işleyişine olan memnuniyetsizliği giderek artıyor.  90’lı yıllarda yüzde 45 olan merkez seçmen oranının günümüzde en düşük seviyede ve seçmen sağa doğru kayıyor. 2023 seçimlerinde seçmenlerde kutuplaşma çok yüksek. Kutuplaşan bir ortamda seçme tercihlerinin kolay kolay değişmiyor. Seçmenin kutuplaşmadığı bir ülkede ekonominin seçimlerde etkili olabilir. Kürt seçmende ise kutuplaşma çok daha sert bir düzeydedir.” 

Arzu Yılmaz: Kürt Meselesinin Mısır’la, Suudi Arabistan’la konuşmak zorunda kalacağı bir dönem

Moderatörlüğünü DİTAM eski Başkanı Mehmet Vural’ın yaptığı V. Oturumda “Uluslararası Gelişmelerin Kürt Sorununa Etkisi; Kürtler ve Diplomasi” başlıklı 5. Oturumda Kürdistan Hewler Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Arzu Yılmaz bir konuşma yaptı.

Yılmaz, sunumunda jeopolitik ve uluslararası ilişkilerin Kürt sorununa etkisini şu cümlelerle özetledi:  “Jeopolitika ve uluslararası ilişkilerin Kürt politikalarını ve Kürt sorunun belirleyen önemli bir faktördür. Geçmişte iç güvenlik sorunu olarak görülen Kürt sorunu, uluslararası gelişmelerle birlikte günümüzde bölgesel bir demokrasi sorunu olarak şekillenmiştir. Günümüzde yaşanan jeopolitik bir alt üst oluş, Ortadoğu’nun güvenlik mimarisi ve aktörlerini değiştirdi. Bundan sonra Kürt meselesini konuşurken Amerika ne diyor, Fransa ne diyor, Brüksel ne demiş demeyeceğiz. Bundan sonra Türkiye, Kürt meselesini Mısır’la, Suudi Arabistan’la konuşmak zorunda kalınacağı bir dönemdir. Türkiye’nin hem coğrafik olarak hem de politika olarak Ortadoğu siyaseti çeperinin dışında kaldı. Bu çeperinin dışında olan Türkiye’nin bundan sonra Kürtlerle nasıl bir hikâye üzerinden ilerleyeceğinin cevabı aranması gereken bir sorudur. Türkiye’de Ortadoğu’da bir merkezi rol oynama hevesine kapıldığı ölçüde Kürtlerle iş birliği yapmaya ve barış yapmaya talip olageldi. Kürt siyasi hareketi aktörlerinin ortaya çıkan riskler ve fırsatlar karşısında yeni bir anlatı ve politik bir hedef belirlemesi gerekir. Ayrıca önümüzdeki dönemde Kürtleri bekleyen en önemli tehlike Birakujî (kardeş kavgası) ihtimalidir.”

Katılımcıların soru ve katkılarıyla devam eden oturumlar DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Azizoğlu’nun kapanış konuşmasıyla sona erdi.

Toplantının oturumundaki sunumun görüntülerini Youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.

İlgili Yazılar

tr_TRTürkçe